21 Kasım 2010 Pazar



RÜYALARIMIZI KONTROL EDEBİLİRİZ.


Rüya kontrolünün temeli, bilincimizi rüya görme anında uyandırarak rüyada olduğumuzun farkına varmaktır. Rüya gördüğümüzü fark ettiğimiz anda, rüyaya bilinçli olarak devam edebilir ve rüyamızı yönetebiliriz.


Bazen hiçbir özel çalışma yapmadan, rüya görürken rüyada olduğumuzu fark edebilir ya da rüyamızda astral seyahat yapabiliriz.


Rüya görürken nasıl rüyada olduğumuzu farkına varabiliriz? Bunun kolay ve uygulanabilir teknikleri vardır.


Rüyalarımızda çoğunlukla garip, yer çekimine aykırı ve günlük yaşantımızda asla başımıza gelmeyecek olaylar ve mizansenlerle karşılaşırız. Bu olaylar bize “rüyada” olduğumuzun ipuçlarını verebilir. Ancak bu ipuçlarını rüyada yakalayabilmemiz için önceden bilinçaltımıza bu yönde telkinleri vermiş olmamız gerekir. Aksi takdirde rüyada yaşadığımız bu olayları normal karşılar ve rüyayı görmeye devam ederiz.


Rüyalarımızı kontrol edebilmenin birinci yolu, günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylar karşısında kendimize şu soruları sorup mantıklı açıklamalar yapmalıyız:


Bu olay neden oldu?.. Nasıl oldu?.. Niçin oldu?..


Bu soruları her karşılaştığımız olayda soramasak da, gün içinde birkaç kez yapıp, soru sorma ve mantıklı cevaplar verme alıştırmalarını yaparak daha sonra içimizden bilinçaltımıza şu telkini göndermeliyiz;


Demek ki rüyada değilim.”


Bu davranış biçimi bir müddet sonra bilinçaltınız tarafından kabul edilecek ve sonunda rüyadayken de kendinize aynı soruları sormaya başlayacaksınız.


Genellikle rüyalar, normal fizik kuralları ile ilgili sınır tanımadıkları için sorularınıza mantıklı cevaplar bulamayacak ve “demek ki rüyadayım” sonucunu bilinçaltınız otomatik olarak ortaya çıkararak rüya görmekte olduğunuzu anlayacaksınız.


Sonuç olarak rüya içinde uyanarak rüyanızı yönetme imkanını bulacaksınız.


Diğer bir “rüya kontrolü” yöntemi ise eğer uykudan uyandığınızda rüyanızı net olarak hatırlıyorsanız, yatağınızdan kalkmadan, tekrar uyumaya çalışarak “uyuduğumda rüyama geri dönüp rüyada olduğumu fark edeceğim” diye bilinçaltınıza telkin göndermektir.


Rüyadayken rüyada olduğumuzu farkında olmak “astral çıkışa” da imkan sağlar. Çünkü uyku sırasında gerçekleşen “derin gevşeme” ile birlikte fiziksel bedenimiz ile astral bedenimiz ayrışma içine girer. Yani rüya kontrolünün çıkış noktası aslında fizik beden ile astral bedenin ayrışma noktasında bilinci uyandırarak, bilinci astral bedende tutabilmektir.



RÜYADA ASTRAL ÇIKIŞ YAPABİLMEK...


Bastırılmış, önlenmiş ya da yerine getiremediğimiz isteklerimiz rüyada astral çıkışlara sebep olurlar.


Örneğin, yatmadan önce susamanıza sebep olacak tuzlu yiyecekler yedikten sonra, odanızın ulaşamayacağınız bir köşesine bir bardak su koyup, yatmadan önce “Rüyamda susadığımda o köşeye gidip bardaktaki suyu içeceğim... Ancak bardağa uzandığımda bilincimi kazanacağım.” diye telkinde bulunursanız uyku anında fiziksel bedeniniz hareket edemeyeceği için, su içmek için duyduğunuz şiddetli arzu, astral bedeninizin ayrılmasına sebep olabilir... Bir anda kendinizi bardağın yanında ve fiziksel bedeninizi ise yatakta yatar vaziyette bulabilirsiniz. Bu metod, uykuda astral çıkış yapmanın en kolay yoludur.


Sevgiyle kalın.

14 Kasım 2010 Pazar


KUANTUM DÜŞÜNCE VE BOLLUĞU ÇEKMEK


Hayatımıza bolluk ve bereketin girmesini engelleyen zihnimizdeki sınırlı düşüncelerdir. Her olumsuz düşünce ve duygu, iyi şeylerin bize gelmesini engeller.


Bolluğu ve bereketi hayatımıza çekebilmek için yoksunluk duygusundan kurtulup, zenginliğe odaklanmalıyız. Parayı bizden esirgeyen “Evren” değil, bizim sınırlı inançlarımızdır.


Yokluk bilincine sahip insanlar için öncelik paradır. Tüm sorunlarının kaynağının parasızlık olduğunu düşünürler, attıkları her adımda para hesabı yaparak, hayatlarında yokluğun daha da büyümesine sebep olurlar.


Bolluk bilincine sahip kişi, parayı sürekli düşünmez, para onun için emeğinin, çabasının ve yaratıcılığının yan ürünüdür.


Yokluk bilincine sahip kişi için “amaç” olan para, bolluk bilincine sahip kişi için sadece “araç”tır.


Bolluğu ve bereketi hayatınıza çekmek istiyorsanız parayla ilgili konularda kendinizi iyi hissetmekle başlayın, parayla ilgili olumsuz inançlarınız ve duygularınız bolluğun size gelmesini engeller.


Bunlar; yokluğun erdem olduğu, spiritüel ve bilge insanların hep parasız olduğu, paranın insanların ahlaki değerlerini bozduğu ya da bolluğu ve bereketi hak etmediğimiz gibi sınırlayıcı inançlardır.


“Yaşamak her alanda bolluk ve bereket içinde olmak” demektir.


Paraya ihtiyacınız olduğunda bunu içinizde o kadar güçlü hissedersiniz ki evrene gönderdiğiniz bu güçlü sinyaller çekim yasasını harekete geçirerek paraya daha çok ihtiyaç duymanıza sebep olur.


Bolluğu hayatınıza çekmek için yokluğa değil “varlığa ve zenginliğe” odaklanmalı, paraya şimdiden sahip olduğunuza bilinçaltınızı inandırmalısınız.


Bilinciniz ve bilinçaltınız birbirleriyle anlaşmalıdır. Bilincinizdeki baskın fikir neyse, bilinçaltınız onu tartışmadan, yargılamadan kabul edecek ve hayata geçirecektir.


Bilincinizdeki baskın fikir, yoksunluk değil, bolluk ve bereket olmalıdır.


Parayı temel amacınız haline getirmeyin. Evrene mutluluk, sevgi ve huzur sinyalleri gönderin. Cömert olun, parayı kazanmak için para verin, insanlara yardım ederseniz, verdiğiniz mutlaka katlanarak size dönecektir.


Parayı yargılamayın, eleştirmeyin ya da tanrısallaştırmayın, temel amacınız haline getirmeyin. Gerçek zenginlik zihninizdedir. Para sadece bir semboldür, gelir ve gider. Eleştirdiğiniz şeyleri kaybedersiniz, bir şeyi hem eleştirip hem de ona sahip olamazsınız.


Hepimiz dengeli ve mutlu bir yaşam sürmek için burdayız. Bu yaşam, ihtiyaç duyduğumuz bütün parayı kazanmayı da içerir.


Uyumadan önce 10 dakika süreyle “zenginlik” ve “bolluk” sözcüklerini bir tekerleme gibi tekrarlayarak uykuya dalın.


Zenginlik duygusu zenginliği doyurur. “Para parayı çeker” sözünün anlamı da budur.


Bilinçli olarak beyan ettiğiniz olumlamaları birkaç dakika sonra zihinsel olarak reddetmeyin. Bu bütün olumlamalarınızı etkisiz hale getirir.


Zenginliğin önündeki engel, sadece zihninizdeki sınırlı inançlardır. Bu engelleri ortadan kaldırdığınızda, hayatınıza bolluk ve bereket kendiliğinden girecektir.


Sevgiyle kalın.

13 Kasım 2010 Cumartesi


REZONANS YASASI


Hayatınıza bazı olayların ve deneyimlerin ısrarla girdiğini ya da ilişkilerinizde benzer insanları kendinize çekmenizin sebebini hiç düşündünüz mü?


Evrensel yasaları bilmememiz onlardan “muaf” olacağımız anlamına gelmiyor. Evrensel yasalar kimseyi kayırmadan herkes için aynı şekilde kusursuz işliyor.


“İstiyorum” dediğiniz şeyler sizin frekansınıza uymuyorsa, istediğiniz kadar istediğinizi söyleyin, çekemezsiniz.


“Rezonans Yasası”, kişinin dışarıda, sadece kendi içinde varolan bir şeyin karşılığını ya da yankısını bulabileceğini söyler.


Latince kökenli bir kelime olan “Rezonans” yankılanma veya titreşim anlamına gelir.


Bedenimiz ve ruhumuz belirli enerji frekansları yayan ve çeken radyo istasyonu gibidir. Kişinin frekans alanı, o ana kadar oluşmuş bilinç seviyesine uygundur ve bireysel enerjimiz dışarıya yaydığımız enerjileri de çeker.


Kişisel bilincimiz ve bilinçaltımız neyle ilgileniyorsa, dışarıda da ona uygun olayları ve kişileri bularak kendine çeker.


“Benzer benzeri çeker”. Bizim titreşimlerimize uygun olan her şey, insanlar ve durumlar hayatımıza çekilecektir. İnsan kendi içinde mevcut olmayan ve ilgilenmediği bir içeriği dışarıda deneyimleyemez.


İnsanın dış dünyası ve çevresi onun aynasıdır. Aynaya baktığımızda kendimizi görürüz. Eğer aynadaki görüntümüzden hoşlanmıyorsak, bu dikkatimizi kendi içimize yöneltip değerlendirme yapmak zorunda olduğumuzu gösterir.


Rezonans Yasası, dışarıda içimizde rezonans yaratan şeylerle karşılaştığımızı ifade eder. Yani başımıza gelen olaylardan ve yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarmak ve bunlardan bir şeyler öğrenmek zorunda olduğumuzu gösterir.


Aynı olayları ve deneyimleri tekrar tekrar yaşadığımızda suçluları dışarıda arayıp, onlarla mücadele etmek yerine içimize yönelip gerekli dersi çıkarmalıyız.


Düşüncelerimizle deneyimlerimiz arasındaki bağlantıyı görmeye başladıkça, bilinçli insanlar haline geliriz. Bilinç seviyemiz arttıkça düşüncelerimizin kalitesi de artar.


Birileri ile ilgili kötü şeyler düşündüğümüzde, o düşünceler bizim zihnimizden kaynaklandığı için kendi hayatımızda yansımalarını görürüz.


Bir başkası için kötü, kendimiz için iyi dileklerde bulunmak evrensel yasanın işleyişi bakımından imkansızdır.


Çevremizdeki insanların başarılarını ya da zenginliğini kıskanıp, o kişilerle ilgili olumsuz düşüncelerle zihnimizi dolduruyorsak, zenginliği ve başarıyı hayatımıza çekmemiz imkansızdır. Çünkü bir şeyi hem lanetleyip hem de hayatımıza çekemeyiz.


İki düşünce de bizim zihnimizden çıktığı için birbirini iptal eder. Aynı anda hem geriye hem de ileriye gidemeyiz. Olduğumuz yerde kalıp kötü kaderimize lanet ederiz.


Yaşadığımız iyi ya da kötü olayların ve deneyimlerin tek sorumlusunun kendimiz olduğunu kabul edelim. Sorumluluk güçtür. Başkalarına kendi hayatımız ile ilgili sorumluluk yükleyerek bu gücü onlara vermiş oluyoruz.


Gerçek sorumluluk ve ruhsal olgunlaşma, hoşumuza giden şeyleri kendimizin yarattığını kabul etmenin yanı sıra, hoşlanmadığımız şeyleri de bizim yarattığımızı kabul edebilmektir.


Sevgiyle kalın.