21 Şubat 2011 Pazartesi


BOŞLUĞA GİRİŞ: MEDİTASYONUN GİZEMİ


Meditasyon sözcükler olmadan yaşamak demektir. Mediatif bir zihin oluşturmanın ilk adımı her şeyi sürekli sözcüklere dönüştürdüğünüzü fark etmek ve bunu durdurmaktır.


Hiçbir şeyi sözselleştirmeden, yalnızca varolduğunuz anlar olmalı. Bu bilinçsiz olduğunuz anlamına gelmez, bilinciniz hep oradadır, hatta sözler olmadığında bilinç daha keskin daha canlıdır.


Bilinç Varoluş ile birleştiğinde en derin anlamda fikir alışverişi ortaya çıkar, işte bu meditasyondur.


Gördüklerinizi sadece görün, sözcüklere dökmeden, varolduklarını farkında olun ama onları sözcüklere dönüştürmeyin, bu yapılması mümkün olmayan bir şey değildir, aksine doğal olandır. Doğal olmayan şu andaki durumdur ama her şeyi sözcüklere dökmeye o kadar alışmışız, o kadar mekanik bir hale getirmişiz ki deneyimleri sürekli sözcüklere dönüştürdüğümüzün farkında değiliz.


Gün batımını seyrediyorsunuz, onu gördüğünüz an ile sözcüklere dönüştürdüğünüz an ile geçen zamanın farkında bile değilsiniz. Gün batımının bir sözcük olmadığını anlamalıyız. O bir olgudur, bir olandır.


Zihin yaşananları otomatik olarak sözselleştirir. O zaman sözcükler sizle yaşanılan arasına girer ve büyüyü bozar.


Sorun nasıl meditasyon halinde olacağınız değil, neden meditasyon halinde olmadığınıza yanıt bulmaktır.


Hiçbir şeyi sözselleştirmeden yalnızca varolduğunuz anlar olmalı. Meditasyon tam anlamı ile yaşamaktır, ancak sessiz olduğunuzda tam anlamıyla yaşayabilirsiniz. Meditasyon ortada dil olmaması demektir, ama aynı zamanda bilinçli olmalısınız, yoksa Varoluşla tam bir iletişiminiz olamaz.


Bu yüzden mantralar aracılığı ile yapılan meditasyonlarda kendinizi ancak hipnotize edebilirsiniz. Yalnızca tek bir kelimeyi sürekli tekrarlayarak zihninizde öyle bir can sıkıntısı yaratırsınız ki, sonunda zihniniz uyuşur ve hipnotize olur, bu meditasyon değildir. Çünkü zihin engelini ortadan kaldırırsınız ama aynı zamanda bilinciniz de yok olur.


Onun için ilk yapılacak şey farkında olmaktır. Zihninizin işleyişinin farkında olduğunuz an siz zihin olmaktan çıkarsınız. Uzaktan gözlemleyen bir tanık, bir gözlemci olursunuz.


Farkındalığınız arttıkça yaşanan ile sözcükler arasındaki boşluğu daha fazla farkına varırsınız. İki sözcük arasında ne kadar minik, ne kadar farkedilemez olsa da daima bir boşluk vardır. Yoksa iki sözcük iki sözcük olarak kalamazdı, bir olurlardı, tıpkı müzikte notalar arasındaki boşluklar gibi...


Sessizlik her zaman oradadır, ama kimse onun farkında değildir, zihin sözcüklere odaklanmıştır, sessizliği hissetmez bile.


Farkındalık arttıkça zihin yavaşlamaya başlar, farkındalığınız ne kadar az ise zihniniz o kadar hızlı çalışır.


Zihniniz daha çok farkında oldukça, düşünceler arasındaki boşluklar büyür, işte o zaman onları görebilirsiniz. Her boşluğu bir sözcük, her sözcüğü bir boşluk takip eder.


Yalnızca boşluklara odaklanmış zihin “mediatiftir”. Dikkatle izlerseniz sözcüklerin orada olmadığını, yalnız boşluk olduğunu görürsünüz.


Zamanla boşluklar birleşir, tek bir boşluk haline gelirler. “Meditasyon boşluğa odaklanmaktır.”


Zihninizi izlerken sözcüklere değil, boşluklara odaklanın. Bu bir sokaktan insanların geçişini izlemek gibi bir şeydir, bir insan geçer, diğeri henüz görünmez. Arada bir boşluk olur, sokak boştur.


Boşluğu tanırsanız içine girmek istersiniz, kendinizi onun içine atlamış bulursunuz. O dipsiz kuyu son derece huzur verici son derece bilinçlendiricidir.


Boşluğun içinde olmak “Meditasyondur, değişimdir.” Sessizliğin, sonsuz sessizliğin farkında olursunuz, onun bir parçası haline gelir, onunla bir olursunuz.


Dipsiz kuyuyu “öteki” olarak değil, kendiniz olarak algılarsınız.


Bu boşluk İlahi Olanla, Var Olanla karşılaşmadır. Bu karşılaşma olduğunda ondan kaçmayın, onunla olun. Bunun en başta korkutucu olması kaçınılmazdır ve doğaldır. Bilinmeyenle yüz yüze gelince korku ortaya çıkar, çünkü bilinmeyen ölümdür.


Bu nedenle boşluk karşısında ölümü hissedersiniz, o zaman yapmanız gereken ölü olmaktır, sessizlik içinde ölümü yaşadığınızda hayat gerçekten canlanır, ve siz ilk kez gerçekten yaşarsınız.


İşte bunun için meditasyon bir teknik, bir metot değil bir kavrayıştır; öğretilemez ancak yolu gösterilebilir. Meditasyonu aramak gerekir, ancak arayınca o size gelir. Çünkü yalnızca arayış içindeyken açık ve savunmasız olursunuz ve ona ev sahipliği yaparsınız.


“Meditasyon nedir? Nasıl yapabilirim?” diye sormayın. Bunun yerine ne gibi engeller olduğunu sorun. Karanlıkta el yordamı ile arayın. Karanlıktaki arayış size karanlıktan kurtaracak kavrayışı getirecektir.


Dipsiz kuyudayken meditasyon vardır. Orada zihin yok, ego yok sadece “olmak” var. Bütün dinlerin, bütün arayışların özü budur. Nihai Varoluştur.


Sevgiyle kalın.