29 Ocak 2011 Cumartesi



BİLİNÇALTI İNANÇLARI


Hayatımızın realitesi, inançlarımızın bir yansımasıdır. İnançlarımızın yüzde doksan dokuzu bilinçaltındadır.


Yaşamımız, bilinçli düşüncelerimizle şekillenebilseydi hayatımızın her alanında başarılı olmamız çok kolay olurdu.


Geçmiş koşullanmalarımızın ve bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtların sonucu olarak arzularımızı ve hedeflerimizi gerçek kılmayı, kendi duygu ve davranışlarımızla sabote ediyoruz.


Bilincimiz arabanın gaz pedalı, bilinçaltımız ise fren pedalı gibidir. Bilincimiz gaza basarak gitmek istediği yöne doğru yola çıkmak istediğinde, eğer bilinçaltımız buna onay vermiyorsa, frene basarak seçimini gösterir.


Bilinçli zihnimiz saniyede iki bin bit, bilinçaltı zihnimiz ise saniyede dört milyar bit bilgiyi alır, değerlendirir ve arşivler. Bu kapasite farkından dolayı bilinçaltımız hayatımızda çok büyük rol oynar.


Bilinçaltımız ile bilincimizin istekleri çatıştığında kazanan her zaman bilinçaltı olur.


Amaçlarımıza ulaşmakta bizi sabote ettiği için bilinçaltımız düşman gibi görünebilir. Ama o daha çok, iyi niyetli cahil bir arkadaş gibidir; bizi korumaya çalışarak aslında bizi sabote eder ya da eski programlarla çalışan bir bilgisayara benzetebiliriz; yeniliklere ve değişime açık değildir.


Bilinçaltı inançlarımız, bilinçli inançlarımızı desteklemedikçe kendimizi sabote etmeye devam ederiz. Bunun adına da kader, şans ya da talihsizlik deriz.


Bilincimizin ve bilinçaltımızın çatıştığı konularda amaçlarımızı gerçekleştirmek oldukça zor ve yorucudur.


Değiştirmek istediğimiz hayatımızı sadece olumlamalarla, pozitif düşünceyle ve iradeyle değiştirememizin nedeni, bu bilinçli zihnimizle düşündüğümüz isteklerimizin bilinçaltı programlarımızla uyum içinde olmamasından kaynaklanır. Bilinçaltımız kendince bizi “değişimin tehlikelerinden” koruyarak irade gücümüze daima galip gelir.


Çoğumuzun bilinçaltındaki programlarda özdeğer, özsaygı, özgüven, maddi bolluk, ilişkiler, kilo ve sağlık ile ilgili konularda kendisini sınırlayıcı inançlar yer alır.


Bizi sabote eden ve sınırlayan inançlarımızın ne olduğunu bilirsek bunları değiştirmemiz mümkün olur.


PSİKO KİNESİYOLOJİ (PİKİ)


Kaslarımızdaki enerji akışı olumlu ya da olumsuz düşüncelerimize, inançlarımıza ve duygularımıza göre değişir.


Kaslarımızda dolaşan yaşam enerjisinin gücü, değişik duygu hallerinde olumlu ya da olumsuz inançlarda, hoşlandığımız ya da hoşlanmadığımız şeyleri hissettiğimizde, doğru ya da yalan söylediğimizde farklı olur. Kendimize söylediğimiz yalanlarda da sonuç değişmez.


Kinesiyolojide varlığımızın bütünü ile kurduğumuz iletişim yolu olarak kullanılan “Kas Testi” kendimizi kandırmamızı imkansız kılar.


Kaslarımızdan aldığımız tepki ile bilinçaltımızdaki inançlarla ilgili test yaparak sorunlarımızın kök nedenlerini buluruz.


Psiko Kinesiyoloji, bilinç ve bilinçaltı inançlarımızın birbirini desteklemesini sağlayarak, negatif programlarımızdan özgürleşebilmemizi sağlar; bunlar uzun yıllardır boğuştuğumuz ve üstesinden gelmek için her yolu denediğimiz sorunlar olsa bile...


Bu negatif pogramlar, olumsuz inançlar, korkular, fobiler, depresyon, karamsarlık, bağımlılıklar, fiziksel hastalıklar ya da ağrılar olarak kendisini ifade ederler. Biz de genellikle bu sorunlarımızı kişiliğimizin bir parçası (zaaflarımız) olarak kabul ederiz.


Bireysel gelişim ve ruhsal gelişim birbirinden ayrı düşünülemez. Gelişmek, insanın bilinçaltına yerleşmiş programlarla sürdürdüğü otomatik ve robotik yaşamın farkında olup, bilinçli şekilde kendi özgün programını yaratarak kendi seçtiği hayatı yaşamasıdır.


“Çekim Yasası” ile hayatımıza düşüncelerimizin ve inançlarımızın yüzde doksan dokuzunu oluşturan bilinçaltı programlarımıza uygun insanları, olayları ve durumları çektiğimizi düşünürsek, inançlarımızın bizi destekleyen inançlar olmasının önemini daha iyi anlarız.


Psiko Kinesiyoloji; Dr. John Goodheart’ın 1964 yılında başlattığı “Uygulamalı Kinesiyoloji” çalışmalarını temel alarak geliştirilen yöntemlerle bugün birçok alanda kullanılıyor ve geliştirilmeye devam ediyor.


Kinesiyoloji, bilinçaltı inançlarını test etmenin yanısıra, bedenin değişik maddelerden, çevresel faktörlerden nasıl etkilendiğini anlamak; fiziksel sorunları, duygusal dengesizlikleri, öğrenme güçlüklerini, bireysel ve ruhsal gelişimi engelleyen tıkanmaları dengelemek ve düzeltmek amacıyla da kullanılıyor.


Kaslardan aldığımız tepki ile bilinçaltımızdaki inançlarla ilgili test yaparak sorunlarımızın kök nedenlerini buluruz.


Kinesiyoloji teknikleri ile bizi sabote eden, yaşam kalitemizi düşüren bilinçaltı programlarımızı keşfedip bize destek olacak şekilde değiştirebiliriz.


En basit anlatımla Kinesiyoloji, bedenimizle konuşmamamızı sağlayan basit ve olağanüstü bir geri bildirim mekanizmasıdır.


Elektromanyetik bir sistem olan sinir sistemimizin pozitif ve negatif akışları vardır. Bedenin belli yönlerinde akan elektriksel enerji sistemi ağına “meridyen” denir. PİKİ uygulamalarında bedenimizde bulunan elli kilometrelik sinir ağı üzerinde çalışırız.


Bedenimizin bize verdiği sinyallerden rahatsızlık hissettiğimizde ilaçlarla ya da ameliyatla durumun üstünü örtmeye uğraşırız. Bu yaptığımız kökten çürümüş bir dişi porselenle kaplayıp güzel göstermeye ya da bize mesaj veren ağrılarımızı ilaçlarla uyuşturmaya çalışmaktan farksızdır. İçerideki çürük kök, büyümeye devam eder ve daha ciddi sorunların karşımıza çıkması kaçınılmaz hale gelir.


Psiko Kinesiyoloji Teknikleri ile hastalıklarımızın ve sorunlarımızın temelinde yatan farkında olmadığımız bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlardan özgürleşerek ruh ve beden sağlığımızın iyileşme sürecini hızlandırabiliriz.


Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder