19 Aralık 2010 Pazar


BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI


Birçoğumuzun düşündüğünün aksine bir insanın dileklerine kavuşmasını sağlayan şey inandığı şey değildir. Bilinçaltımız zihnimizdeki düşünceye karşılık verdiğinde dileklerimiz gerçek olur.


Hayatımızın ilk günlerinden itibaren bize aşılanan düşünce, inanç ve eğilimler hala bizimle birlikte ve hayatımızı yönlendirip etkilemeye devam ediyor.


Zihnimizin nasıl çalıştığına bakarsak, onun aslında iki bölüme sahip olduğunu görürüz:

Bilinçli zihnimiz (Rasyonel), ve bilinçaltı zihnimiz. (İrrasyonel)


Bizim bilinçli zihnimizle düşünüp alışkanlık haline getirdiğimiz her şey bilinçaltı zihnimize yerleşir. Bilinçaltımız kendisine iletilenleri bir müddet sonra hiçbir muhakeme yapmadan, tartışmadan doğru olarak kabul eder ve düşüncelerimizin doğasına bağlı olarak yaratmaya başlar.


Onu iyi ya da kötü tohumları kabul eden bir toprak gibi düşünürsek, bilinçaltımıza ancak iyi tohumlar ektiğimizde verim alabiliriz.


Bilinçaltımıza hangi düşünceleri ve inançları kabul ettirirsek, bunları dışarıda olaylar, durumlar ve koşullar olarak yaşarız. İçeriye ne yazarsak dışarıda onu yaşarız.


Gün boyu olumsuz, yıkıcı ve kötü düşünürsek, bu düşünceler yıkıcı duygular ortaya çıkarır.

Şu anda kendinizle ilgili düşüncelerinizi ve duygularınızı varlığınızın her parçası size ifade eder. Kendinizi kötü hissettiğinizde düşüncelerinizi gözlemlerseniz olumsuz düşünceler içinde olduğunuzu farkedeceksiniz. İyi şeyler düşünürken kendinizi kötü hissetmeniz imkansızdır.


Canlılığınız, hayata bağlılığınız, maddi durumunuz, dostlarınız, arkadaşlarınız, ilişkiniz kendinizle ilgili düşüncelerinizi mükemmel şekilde yansıtır.


Öfke, korku, kıskançlık, nefret gibi duygular bilinçaltımıza işleyen zehirlerdir. Bilinçaltınıza hayat dolu, sevgi dolu düşünceler iletin ve oraya yerleşen olumsuz kalıpları silin. Düşünceleriniz yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır.


Başarısızlığın üstesinden gelmek için yapacağınız şey, bilinçaltınızın isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul ederseniz “Zihin Yasası” size karşılık verecektir.


Ne zaman bilinçaltınızı sizin için bir şey yapmaya zorlamak isterseniz sonuç başarısızlık olur. Bilinçaltınız zihinsel zorlamalarınıza tepki vermez.


İnancınızın ve bilinçli zihninizin kabul ettiklerine olumlu tepki verir. İsteklerinize ve dilekleriniz için yaptığınız olumlamalara yürekten inanın. Yaptığınız olumlamayı bir müddet sonra bilinçli zihninizle reddederek çürütmeyin.


Olumlama öyle olduğunu söylemektir. Yaptığınız olumlamalarda tek bir konuya odaklanın

İstekleriniz ve hedefleriniz konusunda net olun, bilinçaltınıza karışık mesajlar göndermeyin.

Bütün olumlama cümlelerinizi olmuş gibi hayal ederek “şimdiki zamanda” hazırlayın.

Uyumadan önce olumsuz düşüncelerden kaçının, olumlamalarınızı yaparak ve arzularınızın gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal ederek uykuya dalın.


Psikologlar olumsuz düşünce ve davranışları değiştirmek için 28 günlük çalışma yapılması gerektiği konusunda birleşiyorlar. Aynı konu üzerinde en az 28 günlük bir çalışma yapmadan yeni bir konuya geçmeyin. Uykuya geçiş sırasında bilinçli zihnimiz büyük ölçüde geri çekilip, bilinçaltımız ortaya çıktığı için olumlarınızı ve imgelemelerinizi bu saatlerde yapın.


Unutmayın, siz uyurken bilinçaltınız uyumuyor ve çalışmaya devam ediyor. Bilinçaltınıza olumlu düşünceler gönderin, bırakın siz uyurken o çalışmaya devam etsin.


Sevgiyle kalın.

11 Aralık 2010 Cumartesi


BAŞ MELEK MİKAİL ENERJİSİ İLE ELLERLE ŞİFA ÇALIŞMASI


Melek Mikail enerjisine uyumlanmış arkadaşlarımızın uygulayabileceği bir şifa çalışmasıdır. Baş Melek Mikail Enerjisi, aynen Reiki şifa çalışmasında olduğu gibi, eller kullanılarak uygulanabilir. Ellerinizle dokunarak kendinize ya da başkasına Melek Mikail Enerjisi aktarabilirsiniz.


Kendimize uygulayacaksak; ellerimiz uygulama öncesi yıkanmış olmalıdır. (Dışarıda olduğumuz veya acil durumlar hariç) Uygulama sırasında sakin, sessiz bir ortamda olmak, uzanarak ya da oturarak (Bacaklar çapraz olmayacak şekilde) yapılmasını öneririm.


Uygulama sırasında üzerinizde metal takı, saat ve ayakkabılarınızın olmamasını tercih edin.


Çalışmayı başlatmak, uygulamak ve bitirmek için;


Ellerimiz Namaste pozisyonunda (İki el birleşik, parmaklar kapalı)


Melek Mikail Enerjisi’ni açıyorum” diyerek Melek Mikail Enerjisi’nin akışı başlatılır.


Melek Mikail Enerjisi, tüm beden katmanlarımda uygun şifa, onarım ve arındırmayı gerçekleştirsin” diye niyet ederek ellerle şifa uygulaması çalışmasına başlanır.


7 ana çakraya 2-3 dakika süreyle (Enerji akışını hissediyorsanız çakra doyana kadar)

Melek Mikail Enerjisi verilir.(Sırasıyla Taç Çakra, Üçüncü Göz Çakrası, Boğaz Çakrası, Kalp Çakrası, Mide Çakrası (Solar Pleksus) Göbekaltı (Sakral Çakra) ve Kök Çakra)


Uygulama bitince, eller Namaste pozisyonuna getirilerek, “Melek Mikail Enerjisi’ne teşekkür ederim” diyerek çalışma tamamlanır.


Başkasına ellerle şifa vermek için izin almak ve uygulama yapmadan önce kendimizi koruma kalkanına almamız gerekmektedir. (“Melek Mikail Enerjisi beni koruma kalkanına alsın”)


Kendimiz için ettiğimiz niyet, şifa verdiğimiz kişi için de tekrarlanır:


Melek Mikail Enerjisi, ..........’nin tüm beden katmanlarında uygun şifa, arındırma ve onarımı gerçekleştirsin.”


Eğer kendiniz için gün içinde 15-20 dakikalık zaman bulamazsanız, yalnızca ellerinizi bedeninizin bir bölgesine koyarak (Kalp Çakrası olabilir) “Melek Mikail Enerjisi tüm beden katmanlarıma aksın ve uygun şifa, arındırma ve onarımı sağlasın” diye yapabildiğiniz kadar, Melek Mikail Enerjisi’ni kendinize şifa için kullanabilirsiniz.


Çalışmanız bittikten sonra ellerinizi tekrar yıkamanızı öneririm.


Sevgiyle kalın.

5 Aralık 2010 Pazar


BAŞ MELEK MİKAİL


Baş Melek Mikail (Mikha’el) Tanrı’nın kendisinden yarattığı ilk varlık, ilk melektir. Tanrı’nın dört baş meleğinden biridir. Kendisinden sonra Evren’in ve diğer tüm varlıkların yaratılışında Tanrı’nın yanında yer almıştır.


Baş Melek Mikail, Evren’in düzeninden ve koruyuculuğundan sorumlu, olumsuz enerjiyle savaşan ve olumsuz enerjiyi arındıran Baş Melektir. Semavi ordunun komutanı, Baş Meleklerin lideridir.


Mikha’el “Tanrı Kimdir” anlamına gelir. Melek Mikail bütün dinlerde tanınır ve kabul edilir. Hristiyanlıkta Kutsal Ruh ile (Ruhulkudüs) eşit tutulur. Tüm melekler gibi dişil yada eril değildir, görünmek istediği şekilde görünebilir.


Enerjisi altın sarısı, mor ve mavi renklerde algılanır.


Baş Melek Mikail’in enerjisi arıtan, nötrleyen ve olumsuz enerjiyi temizleyen çok güçlü bir enerjidir.


Bazı inanışlara göre Baş Melek Mikail, dünyada bedenli olarak görev almış tek Baş Melektir.


Yardıma çağrılan her an yardıma sevgiyle gelir, koruma istenilen her an korur ve yardım eder.


Dünya projesinin kuruluş ve diğer çeşitli evrelerinde olduğu gibi Uyumlu Evre’ye geçiş döneminde de dünyadan ve insanlığa yardımdan sorumlu Baş Melektir.


BAŞ MELEK MİKAİL ENERJİSİ


Baş Melek Mikail Enerjisinin kaynağı, Tanrı’nın kendisidir. Baş Melek Mikail’in enerjisi sevgi ve ışık enerjisidir. Baş Melek Mikail Enerjisi ile uyumlaması ile aktarılan frekans, Baş Melek Mikail’in “şifa ve arındırma” frekansıdır ve çok güçlüdür.


Baş Melek Mikail Enerjisi demek, Baş Melek Mikail’in izniyle, onun frekansından kaynağa bağlanmak, “şifa ve arındırma” enerjisini sonsuz Kaynaktan çekmektir.


Baş Melek Mikail Enerjisi, Dünya’nın Altın Çağ’a (Uyumlu Evre) geçiş döneminde büyük önem taşımaktadır.


Dünya Enerjisinin yükseldiği, insanların bilincinin, farkındalığının yükseldiği ve insanın Tanrısal Varlığına sahip çıktığı bu dönemde “niyet etmenin” önemini ve gücünü biliyoruz.


Baş Melek Mikail Enerjisiyle niyet ya da dua ederken tek yapmamız gereken, samimi olmak ve bütün dualarımızı kalp çakramızla yani sevgiyle yapmaktır.


Melek Mikail Enerjisine bir kez uyumlanmak yeterlidir. Uyumlanmadan sonra enerji akışını başlatmak için iki elimizi kalp çakramız hizasında avuç içlerimiz birbirine yapışık şekilde bir araya getirin ve “Tanrım Melek Mikail enerjisini açmak için senden ve Melek Mikail’den izin istiyorum. Melek Mikail Enerjisi sevgiyle açılsın ve ellerimden akmaya başlasın.”


Enerji akışını hissetmek için kısa bir süre bekleyip ve akışı hissettikten sonra dua ve niyetlerinizi söyleyebilirsiniz.


Eğer başka birine Melek Mikail Enerjisi göndereceksiniz aynı şekilde enerjiyi açarak, o kişiye göndermek için Tanrı’dan ve Melek Mikail’den izin isteyin. Avuç içlerinizde ya da parmaklarınızda akışı hissettikten sonra dua ve niyetinizi gönderin.


Melek Mikail Enerjisi ile ilgili çalışmanızı tamamladıktan sonra Tanrı’ya ve Melek Mikail’e teşekkür ederek kapatın.


Melek Mikail Enerjisi’ni başkasına göndermek için:


“Melek Mikail’in Enerjisi .......’ye aksın. (huzur, mutluluk için) Melek Mikail’e teşekkür ederim.” (Gönderilecek kişinin izninin alınması önemlidir. Ya da Yüksekbenliğinin izniyle gönderilebilir.)


Melek Mikail Enerjisi ile kendinize şifa vermek için:


“Melek Mikail bana aksın ve uygun şifa, onarım ve arındırmayı gerçekleştirsin. Bütünün hayrına olacak şekilde.”


Melek Mikail Enerjisi ile niyet etmek için:


“Ben Tanrı’ya dua ediyorum. Ben ........’ye niyet ediyorum. Tanrı’dan bunun için yardım istiyorum ve Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Melek Mikail’in enerjisi bu niyetime aksın ve niyetimin gerçekleşmesine yardım etsin. Melek Mikail’e teşekkür ederim.”


Örnek:

“Ben uygun bir eve sahip olmaya niyet ediyorum.”

“ Ben uygun bir işe sahip olmaya niyet ediyorum.”


Niyeti başkasının adına yapamazsınız. O kişi isterse, yol göstermenizle kendi niyet edebilir ve siz onun niyetine Melek Mikail Enerjisi gönderebilirsiniz. Ya da başka bir kişi için Tanrı’ya dua edebilir, yardım isteyebilirsiniz. (Bütünün hayrına olacak şekilde.)


Melek Mikail Enerjisi ile arınmak için:


“Ben Tanrı’ya dua ediyorum. Ben ........ endişemi/korkumu sevgiye dönüştürmeye niyet ediyorum. ....... endişem/korkum sevgiye dönüşüyor. Bu niyetim için Tanrı’dan yardım istiyorum ve Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Melek Mikail’in Enerjisi, sevgiyle bu niyetime aksın ve gerçekleşmesine yardımcı olsun.”


Arınma Niyeti Örnekleri:


Değersizlik duygusu

Başarısızlık korkusu

Kıskançlık duygusu

Para ile ilgili olumsuz duygular

Kendine öfke

Karşı cinsle ile ilgili olumsuz duygular

Yalnızlık korkusu

Ölüm korkusu

Bağımlılık duygusu...


Melek Mikail Enerjisiyle korunma duası:


“Yaratıcı Kaynak Tanrı’ya dua ediyorum. Senin evrensel amacına uymayan, senin sevgini taşımayan hiçbir enerjinin üzerimde etki sağlamasını ve bana yaklaşmasını istemiyorum. Bunun için ayırt etme yeteneğini diliyor ve korunmaya niyet ediyorum.”


Melek Mikail Enerjisi’nin gün içinde kullanımı:


Melek Mikail Enerjisi’nin günlük yaşamımızda her an yardım istemek için kullanabiliriz. Reiki gibi enerjiyi açarak ve niyet ederek kullanabiliriz. Günlük yaşamınızda kullanabileceğiniz değişik niyet örneklerini aşağıda bulabilirsiniz:


“Melek Mikail Enerjisi eşimle aramıza aksın ve aramızdaki sorunları sevgiye dönüştürsün.”

“Melek Mikail Enerjisi bu toplantıma aksın ve iyi bir toplantı geçirmeme yardımcı olsun, bütünün hayrına olacak şekilde.”

“Melek Mikail Enerjisi bana aksın ve bu sıkıntıdan kurtulmama yardım etsin.”

“Melek Mikail Enerjisi arkadaşımla bana aksın ve aramızdaki sorunları sevgiyle dönüştürsün.”


Melek Mikail Enerjisi ile bağışlaması çalışması:


Dünyanın yükseliş döneminde tüm deneyimleri deneyim olarak görmek ve değerlendirmek, ve onları sevgiyle geride bırakmak ve yoluna devam etmek için bağışlayamadığımız, izi kalan her olayı ve herkesi bağışlamak kişisel gelişimimiz için büyük önem taşımaktadır. Aşağıdaki niyetler bağışlama çalışması için önerilir.


Baş Melek Mikail Enerjisi ile Bağışlama Niyetleri:


“Ben Tanrı’ya dua ediyorum. Bugüne kadarki yaşantımda bağışlayamadığım ve bende iz bırakan her olayı, herkesi ve kendimi bağışlamaya niyet ediyorum. Her olayı, herkesi ve kendimi bağışlıyorum. Bu niyetim için Tanrı’dan yardım istiyorum ve Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Melek Mikail Enerjisi bu niyetime aksın ve niyetimin gerçekleşmesine yardımcı olsun. Melek Mikail’e teşekkür ederim.”


“Ben Tanrı’ya dua ediyorum. ..........’yi (kişinin adı söylenerek.) bağışlamaya niyet ediyorum.

.........’yi bağışlıyorum. Bu niyetim için Tanrı’dan yardım istiyorum ve Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Melek Mikail Enerjisi bu niyetime aksın ve gerçekleşmesine yardımcı olsun. Melek Mikail’e teşekkür ederim.”


Melek Mikail Enerjisi ile mekanı uyumlamak için:


“...........( evim, ofisim, okulum) Melek Mikail’in enerjisine sevgiyle uyumlansın ve en güzel enerjiyle daima arındırılsın.”


(Mekan uyumlaması için bir kez söylemek yeterlidir. Arındırmak için arada tekrarlanabilir. Başkasının mekanını ancak ondan izin alarak uyumlayabilir ve arındırabilirsiniz.)


Melek Mikail ile mekan arındırmak için:


Melek Mikail Enerjisi..........(bu mekana, eve, arabaya, ofise, odaya) aksın ve buradaki olumsuz enerjiyi sevgiye dönüştürsün.


Sevgiyle kalın.

21 Kasım 2010 Pazar



RÜYALARIMIZI KONTROL EDEBİLİRİZ.


Rüya kontrolünün temeli, bilincimizi rüya görme anında uyandırarak rüyada olduğumuzun farkına varmaktır. Rüya gördüğümüzü fark ettiğimiz anda, rüyaya bilinçli olarak devam edebilir ve rüyamızı yönetebiliriz.


Bazen hiçbir özel çalışma yapmadan, rüya görürken rüyada olduğumuzu fark edebilir ya da rüyamızda astral seyahat yapabiliriz.


Rüya görürken nasıl rüyada olduğumuzu farkına varabiliriz? Bunun kolay ve uygulanabilir teknikleri vardır.


Rüyalarımızda çoğunlukla garip, yer çekimine aykırı ve günlük yaşantımızda asla başımıza gelmeyecek olaylar ve mizansenlerle karşılaşırız. Bu olaylar bize “rüyada” olduğumuzun ipuçlarını verebilir. Ancak bu ipuçlarını rüyada yakalayabilmemiz için önceden bilinçaltımıza bu yönde telkinleri vermiş olmamız gerekir. Aksi takdirde rüyada yaşadığımız bu olayları normal karşılar ve rüyayı görmeye devam ederiz.


Rüyalarımızı kontrol edebilmenin birinci yolu, günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylar karşısında kendimize şu soruları sorup mantıklı açıklamalar yapmalıyız:


Bu olay neden oldu?.. Nasıl oldu?.. Niçin oldu?..


Bu soruları her karşılaştığımız olayda soramasak da, gün içinde birkaç kez yapıp, soru sorma ve mantıklı cevaplar verme alıştırmalarını yaparak daha sonra içimizden bilinçaltımıza şu telkini göndermeliyiz;


Demek ki rüyada değilim.”


Bu davranış biçimi bir müddet sonra bilinçaltınız tarafından kabul edilecek ve sonunda rüyadayken de kendinize aynı soruları sormaya başlayacaksınız.


Genellikle rüyalar, normal fizik kuralları ile ilgili sınır tanımadıkları için sorularınıza mantıklı cevaplar bulamayacak ve “demek ki rüyadayım” sonucunu bilinçaltınız otomatik olarak ortaya çıkararak rüya görmekte olduğunuzu anlayacaksınız.


Sonuç olarak rüya içinde uyanarak rüyanızı yönetme imkanını bulacaksınız.


Diğer bir “rüya kontrolü” yöntemi ise eğer uykudan uyandığınızda rüyanızı net olarak hatırlıyorsanız, yatağınızdan kalkmadan, tekrar uyumaya çalışarak “uyuduğumda rüyama geri dönüp rüyada olduğumu fark edeceğim” diye bilinçaltınıza telkin göndermektir.


Rüyadayken rüyada olduğumuzu farkında olmak “astral çıkışa” da imkan sağlar. Çünkü uyku sırasında gerçekleşen “derin gevşeme” ile birlikte fiziksel bedenimiz ile astral bedenimiz ayrışma içine girer. Yani rüya kontrolünün çıkış noktası aslında fizik beden ile astral bedenin ayrışma noktasında bilinci uyandırarak, bilinci astral bedende tutabilmektir.



RÜYADA ASTRAL ÇIKIŞ YAPABİLMEK...


Bastırılmış, önlenmiş ya da yerine getiremediğimiz isteklerimiz rüyada astral çıkışlara sebep olurlar.


Örneğin, yatmadan önce susamanıza sebep olacak tuzlu yiyecekler yedikten sonra, odanızın ulaşamayacağınız bir köşesine bir bardak su koyup, yatmadan önce “Rüyamda susadığımda o köşeye gidip bardaktaki suyu içeceğim... Ancak bardağa uzandığımda bilincimi kazanacağım.” diye telkinde bulunursanız uyku anında fiziksel bedeniniz hareket edemeyeceği için, su içmek için duyduğunuz şiddetli arzu, astral bedeninizin ayrılmasına sebep olabilir... Bir anda kendinizi bardağın yanında ve fiziksel bedeninizi ise yatakta yatar vaziyette bulabilirsiniz. Bu metod, uykuda astral çıkış yapmanın en kolay yoludur.


Sevgiyle kalın.

14 Kasım 2010 Pazar


KUANTUM DÜŞÜNCE VE BOLLUĞU ÇEKMEK


Hayatımıza bolluk ve bereketin girmesini engelleyen zihnimizdeki sınırlı düşüncelerdir. Her olumsuz düşünce ve duygu, iyi şeylerin bize gelmesini engeller.


Bolluğu ve bereketi hayatımıza çekebilmek için yoksunluk duygusundan kurtulup, zenginliğe odaklanmalıyız. Parayı bizden esirgeyen “Evren” değil, bizim sınırlı inançlarımızdır.


Yokluk bilincine sahip insanlar için öncelik paradır. Tüm sorunlarının kaynağının parasızlık olduğunu düşünürler, attıkları her adımda para hesabı yaparak, hayatlarında yokluğun daha da büyümesine sebep olurlar.


Bolluk bilincine sahip kişi, parayı sürekli düşünmez, para onun için emeğinin, çabasının ve yaratıcılığının yan ürünüdür.


Yokluk bilincine sahip kişi için “amaç” olan para, bolluk bilincine sahip kişi için sadece “araç”tır.


Bolluğu ve bereketi hayatınıza çekmek istiyorsanız parayla ilgili konularda kendinizi iyi hissetmekle başlayın, parayla ilgili olumsuz inançlarınız ve duygularınız bolluğun size gelmesini engeller.


Bunlar; yokluğun erdem olduğu, spiritüel ve bilge insanların hep parasız olduğu, paranın insanların ahlaki değerlerini bozduğu ya da bolluğu ve bereketi hak etmediğimiz gibi sınırlayıcı inançlardır.


“Yaşamak her alanda bolluk ve bereket içinde olmak” demektir.


Paraya ihtiyacınız olduğunda bunu içinizde o kadar güçlü hissedersiniz ki evrene gönderdiğiniz bu güçlü sinyaller çekim yasasını harekete geçirerek paraya daha çok ihtiyaç duymanıza sebep olur.


Bolluğu hayatınıza çekmek için yokluğa değil “varlığa ve zenginliğe” odaklanmalı, paraya şimdiden sahip olduğunuza bilinçaltınızı inandırmalısınız.


Bilinciniz ve bilinçaltınız birbirleriyle anlaşmalıdır. Bilincinizdeki baskın fikir neyse, bilinçaltınız onu tartışmadan, yargılamadan kabul edecek ve hayata geçirecektir.


Bilincinizdeki baskın fikir, yoksunluk değil, bolluk ve bereket olmalıdır.


Parayı temel amacınız haline getirmeyin. Evrene mutluluk, sevgi ve huzur sinyalleri gönderin. Cömert olun, parayı kazanmak için para verin, insanlara yardım ederseniz, verdiğiniz mutlaka katlanarak size dönecektir.


Parayı yargılamayın, eleştirmeyin ya da tanrısallaştırmayın, temel amacınız haline getirmeyin. Gerçek zenginlik zihninizdedir. Para sadece bir semboldür, gelir ve gider. Eleştirdiğiniz şeyleri kaybedersiniz, bir şeyi hem eleştirip hem de ona sahip olamazsınız.


Hepimiz dengeli ve mutlu bir yaşam sürmek için burdayız. Bu yaşam, ihtiyaç duyduğumuz bütün parayı kazanmayı da içerir.


Uyumadan önce 10 dakika süreyle “zenginlik” ve “bolluk” sözcüklerini bir tekerleme gibi tekrarlayarak uykuya dalın.


Zenginlik duygusu zenginliği doyurur. “Para parayı çeker” sözünün anlamı da budur.


Bilinçli olarak beyan ettiğiniz olumlamaları birkaç dakika sonra zihinsel olarak reddetmeyin. Bu bütün olumlamalarınızı etkisiz hale getirir.


Zenginliğin önündeki engel, sadece zihninizdeki sınırlı inançlardır. Bu engelleri ortadan kaldırdığınızda, hayatınıza bolluk ve bereket kendiliğinden girecektir.


Sevgiyle kalın.

13 Kasım 2010 Cumartesi


REZONANS YASASI


Hayatınıza bazı olayların ve deneyimlerin ısrarla girdiğini ya da ilişkilerinizde benzer insanları kendinize çekmenizin sebebini hiç düşündünüz mü?


Evrensel yasaları bilmememiz onlardan “muaf” olacağımız anlamına gelmiyor. Evrensel yasalar kimseyi kayırmadan herkes için aynı şekilde kusursuz işliyor.


“İstiyorum” dediğiniz şeyler sizin frekansınıza uymuyorsa, istediğiniz kadar istediğinizi söyleyin, çekemezsiniz.


“Rezonans Yasası”, kişinin dışarıda, sadece kendi içinde varolan bir şeyin karşılığını ya da yankısını bulabileceğini söyler.


Latince kökenli bir kelime olan “Rezonans” yankılanma veya titreşim anlamına gelir.


Bedenimiz ve ruhumuz belirli enerji frekansları yayan ve çeken radyo istasyonu gibidir. Kişinin frekans alanı, o ana kadar oluşmuş bilinç seviyesine uygundur ve bireysel enerjimiz dışarıya yaydığımız enerjileri de çeker.


Kişisel bilincimiz ve bilinçaltımız neyle ilgileniyorsa, dışarıda da ona uygun olayları ve kişileri bularak kendine çeker.


“Benzer benzeri çeker”. Bizim titreşimlerimize uygun olan her şey, insanlar ve durumlar hayatımıza çekilecektir. İnsan kendi içinde mevcut olmayan ve ilgilenmediği bir içeriği dışarıda deneyimleyemez.


İnsanın dış dünyası ve çevresi onun aynasıdır. Aynaya baktığımızda kendimizi görürüz. Eğer aynadaki görüntümüzden hoşlanmıyorsak, bu dikkatimizi kendi içimize yöneltip değerlendirme yapmak zorunda olduğumuzu gösterir.


Rezonans Yasası, dışarıda içimizde rezonans yaratan şeylerle karşılaştığımızı ifade eder. Yani başımıza gelen olaylardan ve yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarmak ve bunlardan bir şeyler öğrenmek zorunda olduğumuzu gösterir.


Aynı olayları ve deneyimleri tekrar tekrar yaşadığımızda suçluları dışarıda arayıp, onlarla mücadele etmek yerine içimize yönelip gerekli dersi çıkarmalıyız.


Düşüncelerimizle deneyimlerimiz arasındaki bağlantıyı görmeye başladıkça, bilinçli insanlar haline geliriz. Bilinç seviyemiz arttıkça düşüncelerimizin kalitesi de artar.


Birileri ile ilgili kötü şeyler düşündüğümüzde, o düşünceler bizim zihnimizden kaynaklandığı için kendi hayatımızda yansımalarını görürüz.


Bir başkası için kötü, kendimiz için iyi dileklerde bulunmak evrensel yasanın işleyişi bakımından imkansızdır.


Çevremizdeki insanların başarılarını ya da zenginliğini kıskanıp, o kişilerle ilgili olumsuz düşüncelerle zihnimizi dolduruyorsak, zenginliği ve başarıyı hayatımıza çekmemiz imkansızdır. Çünkü bir şeyi hem lanetleyip hem de hayatımıza çekemeyiz.


İki düşünce de bizim zihnimizden çıktığı için birbirini iptal eder. Aynı anda hem geriye hem de ileriye gidemeyiz. Olduğumuz yerde kalıp kötü kaderimize lanet ederiz.


Yaşadığımız iyi ya da kötü olayların ve deneyimlerin tek sorumlusunun kendimiz olduğunu kabul edelim. Sorumluluk güçtür. Başkalarına kendi hayatımız ile ilgili sorumluluk yükleyerek bu gücü onlara vermiş oluyoruz.


Gerçek sorumluluk ve ruhsal olgunlaşma, hoşumuza giden şeyleri kendimizin yarattığını kabul etmenin yanı sıra, hoşlanmadığımız şeyleri de bizim yarattığımızı kabul edebilmektir.


Sevgiyle kalın.



30 Ekim 2010 Cumartesi


BEDENİMİZ BİZE NE SÖYLÜYOR?


Bedenimiz düşüncelerimizin ürünüdür. Düşüncelerimiz bedenimizin görüntüsünü, hormonlarımızın işleyişini ve sağlığımızı etkiler.


Bütün hastalıklar önce zihinde başlar. Aslında bütün hastalıkların kaynağı aynıdır ama her insanda farklı tezahür eder. Bütün hastalıkların ortak sebebi “Olumsuz düşünceler ve stres”tir.


Hastalığın sağlıklı düşüncelere ve sağlıklı ruhsal yapıya sahip olan bir insanın bedeninde barınabilmesi imkansızdır.


Vücudumuz her saniye milyonlarca hücreyi yok edip yenilerini yaratıyor, her yedi yılda bir bedenimiz kendini yeniliyor. Bu mükemmel sistemi bozan ise bizim olumsuz düşünce ve duygularımız.


Kafamızda tekrarlanan her düşünce, zamanla inanç haline gelerek önce enerji bedenimizde daha sonra fiziksel bedenimizde yansımalarını gösterir.


Tekrarladığımız ve onayladığımız her cümle, olumlu ya da olumsuz bilinçaltımızda kalıplara dönüşür ve bu düşünceler doğrultusunda hissetmeye ve davranmaya başlarız. Birçok hastalığın genetik olduğunu düşünüp buna inandığımız için ailemizde yaşayıp gördüğümüz bir hastalığı bizim de yaşayabileceğimize inanmayı seçeriz.


“Ailemde bu hastalığa yakalanmış insanlar olabilir ama ben onlardan daha bilinçliyim, onların koşullarından farklı bir hayatım var ve ailemin sağlığı ile benim sağlığım arasında bağlantı yok” demek de bir seçim, “Ailemde bu hastalık yaşanmış, büyük bir ihtimalle ben de çıkacak” demek de bir seçim.


Genlerimiz, düşüncelerimizi, seçimlerimizi ve yaşam biçimimizi belirlemiyor, sadece olasılıkları belirliyor. Buna inanmak ya da inanmamak bizim seçimimiz.


Başımıza gelen her türlü sağlık sorununu biz yaratıyoruz. Sağlığımızın sorumluluğu tamamen bize ait.


Sağlıklı olmak, fiziksel bedenimizde bir hastalığımızın olmaması demek değildir. Bedenimizin, zihnimizin ve duygularımızın uyum içinde olduğu bilinçli, mutlu ve üretken olabilmektir.


Sağlık, hastalık, mutluluk ya da mutsuzluk, yaşadığımız hayatı bir yük ya da armağan olarak görmek, yaptığımız seçimlerin sonucudur.


Yaptığımız seçimlerin sonuçlarını beğenmediğimiz için suçu başkalarında ya kaderde aramak, bizi mutsuzluktan ya da hastalıklardan kurtarmaya yetmiyor.


Sağlıklı ve mutlu olmak bizim doğal hakkımız. Zihinsel, ruhsal ve bedensel sağlığımızı korumak için kendimize zaman ayıralım. Bedenimizin diline, bize ne söylemeye çalıştığına kulak verelim.


Hepimizde görülebilecek bazı rahatsızlıklar yoluyla bedenimizin bize vermek istediği mesajların yapılan araştırmalarda %90-95 oranında doğru olduğu görülmüştür;



BAŞ AĞRILARI


Kendimizi yanlış, değersiz görmekten yani onaylamamaktan kaynaklanıyor. Başınız ağrımaya başladığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin ve hemen o konuyla ilgili kendinizi affedin. Migren türü ağrılar kendilerine çok baskı yapan mükemmeliyetçi kişiler tarafından yaratılıyor. Migrene yoğun olarak bastırılmış kızgınlık sebep oluyor.


BOYUN VE BOĞAZ


Boynumuzla ilgili yaşadığımız sorunlar, kendi bakış açımızla ilgili inatçı bir tutum sergilediğimiz ve her konuda haklı çıkmak isteyen bir kişiliğimiz olduğu anlamına geliyor. Eğer sadece “tek yol” ya da “tek bakış açısı” olduğu konusunda inancımız varsa hayatın çoğuna kendimizi kapatıyoruz demektir.


BOĞAZ


Boğazımızla ilgili yaşadığımız sorunlar, olaylar karşısında hakkımızı aramaktan çekinmek, “ben buyum” cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor. Ayrıca boğaz bedenimizdeki “yaratıcı akışı” temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade edemediğimizde ya da engellendiğinde boğazımızda sorunlar baş gösterir.


Başkalarının hayatını yaşamaktan kendi istediklerini yapamayan, sürekli anne, baba, eş, sevgili ve çocuklarının istekleri doğrultusunda yaşayan insanların çoğunda boğaz hastalıkları ve tiroid sorunları görülüyor.


SIRT AĞRILARI


Sırt destek sistemimizi temsil eder. Burada yaşadığımız sorunlar yeterince destek göremediğimizin ifadesidir.


Sırtımızın üst bölgesindeki ağrılar, duygusal anlamda destek yoksunluğu hissettiğimiz anlamına gelir.


Orta kısmı, hissettiğimiz suçluluk duygusuyla ilgilidir. Geçmişte yaşadığımız olaylarla ilgili hissettiğimiz suçluluk ya da olayları bastırarak hatırlamak istememekten kaynaklanır.


Sırtımızın alt bölgelerindeki ağrılara genellikle, yaşadığımız ekonomik sorunlar yol açar.


GÖĞÜSLER


Anne olmamızın sembolü. Göğsümüzde yaşadığımız sorunlar, aşırı koruyucu olmak anlamına gelir. Annelik sürecimizin bir parçası da nerede elimizi çekeceğimizi bilmek, çocuğumuzun büyümesine ve hata yaparak olgunlaşmasına izin vermektir. Göğüs kanserinin olduğu yerde derin bir öfke ve kırgınlık vardır.


KALP


Kendimizi sevgiden ve yaşama sevincinden yoksun bırakırsak, kalbimiz sağlığını yitirir. Yaşarken yarattığımız dramlara, kendimizi öyle kaptırıyoruz ki, her an çevremizde olan küçük sevinçleri göremiyoruz ve sevgiye ve yaşama sevincine kendimizi kapatıyoruz. Kalbimiz tek başına kriz yaratmıyor. “Krizi yaratan biziz”.


MİDE


Mide sorunları genellikle korku ve stresten kaynaklanıyor. Ülser, yeterli hissetmemenin yoğun korkusu. Başkalarını memnun edebilmek için harcanan yoğun çaba, işimiz ne kadar önemli olursa olsun kendimizi yetersiz hissetmemiz.


CİLT


Bireyselliğimizin ifadesidir. Başkalarının üzerimizde gücü olduğuna duygusuna kapılırsak cildimizde sorunlar baş gösterir. Cilt sorunlarından kurtulmanın en etkili yollarından biri gücünüze tekrar sahip çıkarak, günde yüzlerce defa “kendimi onaylıyorum” demektir.


ŞİŞMANLIK


Korunma ihtiyacımızı temsil eder. İncinmekten, eleştirilerden korktuğumuzda ya da güvensizlik hissettiğimizde yemeğe sığınıp kilo almaya başlarız. Dönem dönem yaptığımız rejimler sonuç verir ama rejimi bıraktığımız anda kilolar geri döner. Kendimizi zaaflarımızla sevmek, onaylamak, hayata güvenmek ve güvencede olduğumuzu bilir ve hissedersek en ufak bir sorunda yiyeceklere sarılmayız.


Hayatımızda ne olduğundan çok, nasıl tepki gösterdiğimiz önemli. Tüm yaşadıklarımızdan yüzde yüz sorumluyuz.


· Fiziksel bir sorununuz olduğunda önce zihinsel nedenine bakın.

· Sessizce oturun, içinize yönelin ve kendinize sorun. “Bende bunu yaratan hangi düşüncelerim olabilir?”

· Şu sözleri tekrar edin: “Bilincimde bu koşulları yaratan düşünce kalıplarımı bırakıyorum”.

· Yeni düşünce modelinizi bularak, konuyla ilgili olumlamanızı yaratın ve bunu defalarca tekrar edin.

· İyileşmenizin zaten başlamış olduğunu kabul edin ve hissedin.


Sevgiyle kalın.

24 Ekim 2010 Pazar


İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞU İYİLEŞTİRMEK


Çocukluk dönemimizde yaşadığımız olaylar bugünkü zihin yapımızı belirler. Uzaktan Reiki vererek, sembollerle (zamanı ve mekanı aşarak), reddedip baskıladığımız bilinçaltımıza yerleşmiş olumsuz kayıtlarımızı ve travmalarımızı bilincimize çıkararak gerekli iyileşmeyi sağlayabiliriz. Bu size yorucu ve uzun bir süreç gibi görünse de gerçek anlamda zihinsel özgürlük, varlığınızın tam ve bütün olması “içinizdeki çocuğu iyileştirmek” ile mümkün olabilir.


Çocukluk dönemimizi dört döneme ayırıp temizlemek Reiki’de kullanılan en sağlıklı ve yaygın tekniktir.


1. İçimizdeki bebeğin tedavisi (0 ile 9 ay arası dönemde bebek için güven duygusu çok önemlidir.)


2. İçimizdeki küçük çocuğun tedavisi (9 ile 18 ay arası dönemde “ben” bilinci gelişir.)


3. İçimizdeki okul öncesi çağı çocuğun tedavisi (3 ile 6 yaş arası dönem, çocuğun birey olduğu ve sevilme ihtiyacının ön planda olduğu dönemdir.)


4. İçimizdeki okul çağındaki çocuğun tedavisi (7 ile 14 yaş arası dönemde başarılı olma, takdir edilme, paylaşma ihtiyacı ve öz saygı gelişir.)


İÇİMİZDEKİ BEBEĞİ İYİLEŞTİRMEK


Doğumdan 9 aylığa kadar süren bu dönemde en önemli konu “güven duygusu”dur. Dünyaya ve insanlara güvenmenin temeli bu dönemde atılır. Korunduğumuzu ve güvende olduğumuzu bu dönemde hissetmemiz gerekir.


İçimizdeki bebekle temasa geçip ona ihtiyacı olan güveni verebiliriz.


MEDİTASYON


Bu meditasyon tekniğini, zaman ve mekanı aşarak sembollerle yapılan bir çalışma olduğundan, sadece Reiki 2 seviyesine gelmiş arkadaşlarımız uygulayabilir..


İÇTEKİ BEBEKLE TEMASA GEÇME:


  • Rahatça uzanarak gözlerinizi kapatın ve Reiki kanalınızı açın.

  • Bebekliğinize ait bir fotoğrafa Uzaklık Sembolünü (HŞZŞN) çizin ve 3 kez mantrasını söyleyin.

  • Bebeği kendi içinizdeymiş gibi düşünün ve uzaklık sembolü ile onunla kurduğunuz bağlantıyı hissedin.

  • Uzaklık sembolünün gücüyle (HŞZŞN) sizinle bebeğin kalp çakraları arasında ışıktan bir köprü kurulduğunu hayal edin.

  • Güç Sembolü (ÇKR) ile bu körüyü sabitleyin. Ço Ku Rey’in mantrasını 3 kez söyleyin ve onun giderek büyüdüğünü ve ışıktan köprünün bu sembol ile daha da parlayıp canlandığını imgeleyin.


Artık bebek ile ilk temasınızı kurdunuz. Bebek de bunu hissediyor. O sizi bekliyor.


Şimdi içinizdeki bebeği bulmalısınız. Onun nerede olduğunu, nasıl göründüğünü bilmek ve onunla konuşmak istiyorsunuz.


  • Dünyaya geldiğinizde oturduğunuz evdesiniz. Hayal gücünüzü kullanın. Bu evin içinde bir merdiven var. Bu merdiveni biliyorsunuz. Merdiven aşağıya karanlığa doğru iniyor. Tam 20 basamağı var. Basamaklardan adım adım iniyorsunuz.

  • Işıktan köprü sizi yönlendiriyor, yayılan pırıltılarla etrafınızı hafifçe aydınlatıyor ve dört tane giriş kapısı olduğunu görüyorsunuz.

  • Işıktan köprü sizi dört girişten birine yönlendiriyor. Pırıltıları izleyerek koridorda yürüyorsunuz.

  • Koridorun sonu bir odaya açılıyor. Odaya giriyorsunuz. Şimdi içinizdeki bebeği görüyorsunuz. Odanın bir köşesine oturmuş size sevgi ve ilgi bekleyen gözlerle bakıyor.

  • Kalp Çakranızdan çıkarak sizi birbirinize bağlayan ışık köprüsünün daha da güçlendiğini ve parladığını hissediyorsunuz. Artık daha fazla ışık saçıyor.

  • Şimdi bebeği gözlemleyin. Nasıl davranıyor? Ağlıyor mu? Üzgün mü? Yoksa korkuyor mu?

  • Sadece orada olmaktan başka bir şey yapmayın. Bırakın bebek sizin varlığınızı hissetsin.

  • Şimdi ona gülümseyin. Ona korkmamasını söyleyin. Onu eve götürmeye geldiğinizi söyleyin.

  • Bebeğe 15 dakika Reiki verin. Bu esnada ona şu sözleri söyleyin:

“Dünyada olman çok güzel”.

“Seni her zaman koruyacağım”.

“Seni çok seviyorum”.


  • Bu onaylamalardan sonra yaklaşarak onu okşayın, sevin ve artık gitmeniz gerektiğini ve yakında tekrar geleceğinizi söyleyin.

  • Geldiğiniz koridordan yürüyerek geri dönün. Yirmi basamaklı merdiveni adım adım çıkarak evi terk edin.

  • Artık yavaş yavaş buraya, şimdiye geri gelin.

  • Reiki’yi kapatın ve teşekkür edin.


İçinizdeki çocukla ilk teması gerçekleştirdiniz. Meditasyon sırasındaki duygularınızı, not edin. Acı verici yalnızlık, güvensizlik, huzursuzluk duygularına kapılabilirsiniz. Bu çalışmayı meditasyon sonrası kendinizi iyi hissedene kadar sürdürün.


Bu sürecin uzunluğu, tamamen içinizdeki çocuğun ne kadar yara aldığına bağlıdır. Ama belli bir zamandan sonra artık bebeğin tamamen iyileştiğini, sizi sevgiyle beklediğini ve mutlu olduğunu göreceksiniz.


Öyle olduğunda:


  • Bebeği kucağınıza alın ve onu çok sevdiğinizi, ona ihtiyacınız olduğunu söyleyin. Sizinle yukarıya gelmeye razı olup olmadığını sorun. Eğer size sevinçle bakıyorsa, onunla birlikte merdivenleri çıkarak evi terk edin.

  • Evi terk ederken kollarınızdaki bebeğin varlığınızın bütününde eridiğini hissedeceksiniz. O artık sizinle bütünleşti, her iki ruhsal parça birbirlerine bağlanıp bütün oldu. Artık kendinizi olağanüstü huzurlu hissediyorsunuz.

  • Diğer çocukluk dönemlerine ait çalışmalarınız, o döneme ait resminizle aynı meditasyon akışı içinde yapılacaktır.

  • Meditasyon sonrası duygularınızı gözlemleyin, not edin ve kendinizi çalışma yaptığınız yaş grubunda tam olarak mutlu, huzurlu hissedene kadar aynı çalışmaya devam edin.


Sevgiyle kalın.