13 Kasım 2010 Cumartesi


REZONANS YASASI


Hayatınıza bazı olayların ve deneyimlerin ısrarla girdiğini ya da ilişkilerinizde benzer insanları kendinize çekmenizin sebebini hiç düşündünüz mü?


Evrensel yasaları bilmememiz onlardan “muaf” olacağımız anlamına gelmiyor. Evrensel yasalar kimseyi kayırmadan herkes için aynı şekilde kusursuz işliyor.


“İstiyorum” dediğiniz şeyler sizin frekansınıza uymuyorsa, istediğiniz kadar istediğinizi söyleyin, çekemezsiniz.


“Rezonans Yasası”, kişinin dışarıda, sadece kendi içinde varolan bir şeyin karşılığını ya da yankısını bulabileceğini söyler.


Latince kökenli bir kelime olan “Rezonans” yankılanma veya titreşim anlamına gelir.


Bedenimiz ve ruhumuz belirli enerji frekansları yayan ve çeken radyo istasyonu gibidir. Kişinin frekans alanı, o ana kadar oluşmuş bilinç seviyesine uygundur ve bireysel enerjimiz dışarıya yaydığımız enerjileri de çeker.


Kişisel bilincimiz ve bilinçaltımız neyle ilgileniyorsa, dışarıda da ona uygun olayları ve kişileri bularak kendine çeker.


“Benzer benzeri çeker”. Bizim titreşimlerimize uygun olan her şey, insanlar ve durumlar hayatımıza çekilecektir. İnsan kendi içinde mevcut olmayan ve ilgilenmediği bir içeriği dışarıda deneyimleyemez.


İnsanın dış dünyası ve çevresi onun aynasıdır. Aynaya baktığımızda kendimizi görürüz. Eğer aynadaki görüntümüzden hoşlanmıyorsak, bu dikkatimizi kendi içimize yöneltip değerlendirme yapmak zorunda olduğumuzu gösterir.


Rezonans Yasası, dışarıda içimizde rezonans yaratan şeylerle karşılaştığımızı ifade eder. Yani başımıza gelen olaylardan ve yaşadığımız deneyimlerden ders çıkarmak ve bunlardan bir şeyler öğrenmek zorunda olduğumuzu gösterir.


Aynı olayları ve deneyimleri tekrar tekrar yaşadığımızda suçluları dışarıda arayıp, onlarla mücadele etmek yerine içimize yönelip gerekli dersi çıkarmalıyız.


Düşüncelerimizle deneyimlerimiz arasındaki bağlantıyı görmeye başladıkça, bilinçli insanlar haline geliriz. Bilinç seviyemiz arttıkça düşüncelerimizin kalitesi de artar.


Birileri ile ilgili kötü şeyler düşündüğümüzde, o düşünceler bizim zihnimizden kaynaklandığı için kendi hayatımızda yansımalarını görürüz.


Bir başkası için kötü, kendimiz için iyi dileklerde bulunmak evrensel yasanın işleyişi bakımından imkansızdır.


Çevremizdeki insanların başarılarını ya da zenginliğini kıskanıp, o kişilerle ilgili olumsuz düşüncelerle zihnimizi dolduruyorsak, zenginliği ve başarıyı hayatımıza çekmemiz imkansızdır. Çünkü bir şeyi hem lanetleyip hem de hayatımıza çekemeyiz.


İki düşünce de bizim zihnimizden çıktığı için birbirini iptal eder. Aynı anda hem geriye hem de ileriye gidemeyiz. Olduğumuz yerde kalıp kötü kaderimize lanet ederiz.


Yaşadığımız iyi ya da kötü olayların ve deneyimlerin tek sorumlusunun kendimiz olduğunu kabul edelim. Sorumluluk güçtür. Başkalarına kendi hayatımız ile ilgili sorumluluk yükleyerek bu gücü onlara vermiş oluyoruz.


Gerçek sorumluluk ve ruhsal olgunlaşma, hoşumuza giden şeyleri kendimizin yarattığını kabul etmenin yanı sıra, hoşlanmadığımız şeyleri de bizim yarattığımızı kabul edebilmektir.


Sevgiyle kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder